Kampüste İletişim 101

Kampüs hayatında her an bir yerlerden trekking ayakkabısıyla bir asistan, yazık bu gençliğe bakışıyla bir profesör veya tiz sesiyle ve sürekli söylenmesiyle bizi kara deliğe çeken bir memur çıkabiliyor. Daha doğru istesek de istemesek de kampüste bu insanlarla birlikteyiz ve bu insanlarla bir noktada iletişim kurmak zorundayız. Minimum etkileşimde olmak ve mümkün olduğunca bu insanlardan kaçmak da bir tercih ama bana sorarsanız bu insanlarla nasıl iletişim kurulacağını öğrenip ona göre davranmak uzun vadede – özellikle de okulda kalmayı düşünenler için – en doğrusu!

Bu yazıyı yazıp yazmamakta çok tereddüt ettim çünkü bir bakıma yıllardır geliştirdiğim iletişim tekniklerini ifşa ediyorum ama madem bildiğim her şeyi 18 yaşıma anlatmak üzere bu yola çıktım, o zaman bunu da anlatmalıyım diye düşündüm ama bana bir söz ver. Bu teknikleri kendi çıkarların için istismar etmeyeceksin, anlaştık mı?

Hadi bakalım!

Akademik Danışman, Bölüm Başkanı ve Bölüm Hocaları: Hala akademik danışmanın kim, bölüm başkanı nerededir bilmiyorsan çok yanlış yoldasın. Bölümdeki bütün önemli haberler, burslar, en etkili referans mektupları ve hatta projeler bu hocaların elinden geçiyor. Bu yüzden onları tanıman ve daha da önemlisi onların seni tanımaları geleceğin için çok önemli, ister okulda kal istersen kalma. Öncelikli tavsiyem en azından önümüzdeki dönemin başında akademik danışmanına onunla tanışmak istediğine dair bir mail at. Randevuna söylenilen saatte git ve kendini bu şekilde tanıt: “Hocam merhaba ben X, sizinle danışmak için randevu istedim çünkü dönem içinde bazen yardıma ihtiyacım oluyor ve ben kime danışabileceğimi bilmiyorum. Bu yüzden de sizinle tanışmak istedim, yardımınıza ihtiyacım olduğunda kapınızı çalarsam haddimi aşmış olur muyum?”

neonbrand-509131-unsplash.jpg

Şimdi burada seçilen kelimeler çok önemli. Yeni nesil düz ve dolambaçsız bir dili kullanıyor, genelde genç hocalarla bu sorun olmaz ama yıllardır öğretim üyeliği yapan insanlara sadece ünvanları için bile ekstra ekstra kibar olmanız gerekiyor. Üzgünüm ama bu doğru! Ne dersen de alt metin şu olmalı: “Hocam vaktiniz çok kıymetli biliyorum. Bana vakit ayırdığınız için teşekkür ederim. Böyle böyle bir sorum olacaktı. Hocam bu sorumla/davranışımla saygı sınırını aşmıyorum, değil mi?” Neden kendimizi böyle konumlandırmalıyız? Çünkü gerçekten bu insanların vakti kıymetli ve sana iki dudağının arasından çıkacak 2 kelimeyle muhteşem tavsiyelerde bulunabilir ama asla zorunda değil, bu yüzden hocalara içinden gelen en samimi ve saygı dolu halinle gidersen, hayatın çok kolaylaşacak. Zaten nezaket artık öğrenciler arasında az bulunduğu için hocan böyle nazik birini asla unutmayacaktır, emin ol.

Akademik danışman, bölüm başkanı ve bölüm hocalarıyla hep bu tonda olmak iyidir. Hocaların seni tanısın. En başarılı öğrenci olarak değil belki ama en nazik olarak tanısın ama yine tanısın. Bir kere bir İK uzmanı stajda bana şöyle demişti: “Şimdi bölümden herhangi bir hocayı arayıp Ayça kimdir?” diye sorsam bilirler mi? Bu soruyu hiç unutmadım ama hiç!

rawpixel-423656-unsplash.jpg

Asistanlar ve Sekreterler: Asistanlar ve sekreterler ikiye ayrılır: Çok tatlı olanlar ve çok suratsız olanlar. Doğru değil mi? Hayır değil! O asistan ve sekreterler sen nasılsan sana karşı öyledirler. Eğer asistanları ve sekreterleri ciddiye almazsan, “siz de kimsiniz?!” tavrıyla davranırsan, bunlar hayatını cehenneme bile çevirebilir, emin ol. Bu insanlar akademik hiyerarşiye hocalar kadar üstte olmayabilirler ama inan bana eğer onlara hak ettikleri değeri ve saygıyı gösterirsen sonunda kazanan sen olursun.

Altın kural: Asistanlara abi ve abla gözüyle bak ve öyle davran. Gereksiz samimiyete gerek yok ama işin düşmeden de hallerini hatırlarını sor. İsimlerini bil, hatta haklarında sohbet edebileceğin bazı bilgiler edin. Bölüm sekreterin hayat kurtarabilir! Ara sıra kapısından geçersen selam ver. Nazik ve mesafeli ol. Hatta sekreterinle aynı yaştaki hocalarına nasıl davranıyorsan öyle nazik ol. Kimse çıkarcı insanları sevmez, bu yüzden asistanları ve sekreterleri işin düşünce uğranılacak insanlar kategorisinden çıkar ve bölümün önemli insanları kategorisine getir. Onlar bunu fark eder ve takdir ederler 🙂

helloquence-51716-unsplash.jpg

Memurlar ve diğer görevliler: Bu neden oluyor bilmiyorum ama üniversitelerde çalışan bütün memur ve görevliler sanki işe girerken suratsız olacaklarına dair yemin ederek işe giriyorlar. Bence üniversitenin en pozitifi öğrenciler ama ne yapalım bu suratsız grupla da iletişim kurmak zorundayız. Burada da benim bulduğum işe yarar iki yöntem var ama hangisinin kimde işe yarayacağı size kalmış.

Birinci yöntem; bu insanlarla ekstra kibar ve ekstra soğuk bir iletişim kurmak. Yani dümdüz hakaret etseler bile kaşınızı oynatmayacak kadar soğuk bir tutumdan bahsediyorum. Bazılarında bu soğukluk işe yarıyor. Diğer yöntem ise; ekstra pozitif ve samimi bir iletişim kurmak. Sanki memurun suratında buz gibi bir ifade yokmuş da her şey yolundaymış ve öğrenci işlerinde olmak hayatımızda başımıza gelen en güzel şeymiş gibi davranıyoruz. Bir süre böyle yapınca bazı memurlar gerçekten öğrenci işlerinin muazzam güzel bir yer olduğuna inanıyorlar sanırım 🙂

allef-vinicius-152932-unsplash.jpg

Bunların dışında herkese bol bol gülümseyin, günaydını eksik etmeyin. Mümkün olduğunca çok insanın adını aklınızda tutun. Menfaat ilişkisi gütmeyin ama samimiyeti de eksik etmeyin. O zaman kampüste herkes sizi mutlu etmek için bütün güçleriyle çalışacaklar. Hadi yine iyisiniz, kaptınız bütün sırları!

Sevgiler,

Ayça

1 Yorum

Yorumda Bulun!

Lütfen yorumunu girin!
Lütfen adınızı buraya girin